İnternete 3. Boyut Eklemek
Space Popular, Lara Lesmes ve Fredrik Hellberg tarafından 2013 yılında Bangkok’ta kurulan çok disiplinli bir tasarım ve araştırma stüdyosu. Space Popular, iki alanın nasıl bir araya gelebileceğine odaklanarak hem fiziksel hem de sanal alanda mekanlar, nesneler ve olaylar tasarlıyor. Asya ve Avrupa'da binalar, sergiler, kamusal sanat eserleri, mobilya koleksiyonları ve iç mekanların yanı sıra internet için sanal mimari üzerine çalışan Lara ve Fredrik, dünyanın ilk sanal gerçeklik mimarisi konferansını tasarlayarak sanal mimarinin gelişimine öncülük etti. Space Popular, önümüzdeki 15 yıl içinde dünyayı değiştirebilecek fikirlerin sunulduğu 15 manifestodan oluşan ‘Dezeen 15 Festivali’ne katkıda bulunan 15 stüdyodan biri.
Selin Uysal:
Londra’da AA’den mezun olduğunuz halde Space Popular’ı Bangkok’ta kurdunuz. Bangkok kariyerinizi nasıl etkiledi?
Fredrik Hellberg:
Bangkok bizi derinden değiştirdi. Space Popular’ı 2013 yılında kurduk. Bangkok’a ise 2011 yılında gelmiştik. Yeni mezun olduğumuzda bir stüdyo kurmak ve hatta birlikte çalışmak gibi ya da pratik yapmaya başlamak gibi planlarımız yoktu fakat zaman içinde kesinlikle bunu yapmamız gerektiğini fark ettik. Bangkok ve Tayland’ın kültürü ise bizi birçok farklı yönden etkiledi. Bizce Bangkok mekân ve nesneler açısından yüksek derecede tasarıma duyarlı bir yer. Zaman içerisinde arkadaşımız olan Tayland’lı mimar ve tasarımcılar bize ilham oldu. Ayrıca, bize göre Tayland inanılmaz derecede sağlıklı; renklere, yabancı ve tuhaf şeylere karşı oldukça açık bir ruha sahip. Günlük hayattaki herhangi bir restoran ya da sokakta bile bunu görmek mümkün. Bu açık ve farklı ruhu gerçekten hissettiğimizi ve bundan etkilendiğimizi düşünüyoruz. Bangkok’ta olduğumuz yıllar boyunca iç mekân, mobilya, projeler ve yarışmalar üzerine çalıştık ve sanal dünya hakkında spekülasyon yapmaya ve düşünmeye burada başladık. Ayrıca burada öğretmenlik yaptık. Yıllar boyunca tamamen Tayland’a ve Bangkok’a işlerimizin görüldüğü, insanlarla tanıştığımız ve bizi etkileyen mekân olarak odaklandık.
Selin Uysal:
Space Popular’ı kurarken ki ilk motivasyonunuz neydi? Yani bir çeşit mimarlık ofisi mi ya da tasarım ofisi mi düşünüyordunuz? İlk fikriniz neydi?
Lara Lesmes:
Geleneksel anlamda bir mimarlık ofisi olarak başladığını söyleyebilirim. Henüz pratik olarak başlamadan önce ikimiz de daha olağandışı bir mimarlık anlayışını düşünüyorduk fakat başladığımızda yarışmalar için gerçek binalar tasarlayarak başladık. İşlerimizin büyük bir kısmını mimarlık yarışmaları oluşturuyordu. Bunu birkaç yıl boyunca, Tayland'dayken iç mekânlar, merkez sahne ile festival mimarisi ve benzerleriyle karıştırarak yaptık. Sonunda, farklı alemlerde veya farklı anlayış biçimlerinde işleyen bir uygulama olasılığı olduğunu fark etmeye başladık ve böylelikle sanal projeler yapmaya başladık. Sanal projeler ile ilgili düşünmeye ve yazmaya başladık. Muhtemelen fark ettiğiniz gibi, bununla ilgili de birkaç sergi hazırlıyoruz.
Selin Uysal:
Kendinizi ve tasarım anlayışınızı başlangıçta keşfetmiş olmanız büyük şans bu arada. Sizinle ilgili araştırma yaptığımda, pek çok şey gördüm. Sergiler, enstalasyonlar, mimari, iç tasarım ve mobilya tasarımı da dahil olmak üzere çok çeşitli projelerde çalışıyorsunuz, çok fazla şey yapıyorsunuz. Ayrıca kariyerinizin başından itibaren sanal projeler yapmaya başladığınızı görebiliyorum. Sanal mimariyi nasıl keşfettiniz ve sanal mimarilerle ilgili ilk deneyiminiz neydi?
Lara Lesmes:
Hmm, belki de sanal mimari üzerine düşündüğümüz çok çok erken -daha kimse bunun ne olduğunu anlamadan önce - bir projemiz vardı.
Fredrik Hellberg:
Evet, yani, mekânsal deneyim ve mekânın psikolojik etkisi üzerinden ikimiz de aynı ilgi alanını paylaşıyoruz. Açıkçası, iyi bir deneyim yaşamanız için deneyim yerinin fiziksel olması gerekmez. Bu nedenle, 2013'te küresel bir ölüm oranı veri tabanı projesi olan ilk sanal ürünümüzle ilgili çalışmaya çok erken başladık. ‘The Cloud of Resilience’.
2006'dan beri öğrenci olarak araştırma yapıyorum. Dijital olmayan sanal alanlar ve rüyalardaki mekanlar ile ilgili. Rüyaları nasıl deneyimlediğimiz hakkında. Rüya görürken mekânı nasıl deneyimliyoruz? Bu deneyimin üzerine düşünüyorum.
Mimari anlamda hiç inşa edilmemiş sanal mekanlar var. Bu yüzden New York'taki inşa edilmemiş projelerin tarihine bakarak bir araştırma projesi yaptım. Bu binalar fiziksel olarak var olmasalar bile sanal olarak varlar ve üzerimizde etkileri var. Demek istediğim, bunların birçoğunu hâlâ biliyoruz ve hala onları düşünüyorsak, bu da bir şekilde onlarla ilgili bir deneyimimiz olduğu anlamına geliyor. Sonra 2009 ve 2010'da avatarlar ve sanal alanlarda nasıl bir araya geldiğimiz hakkında araştırma yaptım. O zamanlarda insanların bir araya geldiği pek çok oyun olduğunu unutmak kolay. Örneğin,bugün hala varolan Second Life. Bir avatarınızın olduğu, sanal bir ofiste sosyal hayatınızın yer aldığı ve sosyal platformda yaşadığınız ikinci bir hayat. Şu anda olanın çok yeni bir şey olduğunu düşünmeye meyilliyiz. Ama tabii ki, sanal dünya çok uzun zamandır etrafımızda mevcuttu. Dolayısıyla biz de bununla ilgili araştırma yapıyorduk.
İnternete 3. Boyut Eklemek
Selin Uysal:
Peki gelecekte sanal mimariyi nasıl görüyorsunuz? Mimarlık ve Metaverse Hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Lara Lesmes:
Evet, yani, açıkçası, internet zaten hayatımızın büyük bir parçası. Sadece 15 yıl öncesine giderseniz, internet olmadan hayatın o kadar iyi olmadığını görebilirsiniz. Şimdi, çevrimiçi ortamda çok şey olduğunu anladığımızı düşünüyorum. Bunlar günlük yaşamlarımızla çok iç içe geçmiş durumda. Bu yüzden son zamanlarda Metaverse kelimesini sanki bütün bunlar yeni bir şeymiş gibi gösterdiği için gerçekten kullanmaktan kaçınmaya çalışıyoruz. Bunun yerine sürükleyici internet veya sürükleyici web kelimesini kullanmaya çalışıyoruz. İnsanların web 3.0 dedikleri şeyle şu anda olanın bu olduğunu düşünüyoruz, üçüncü bir boyut ekliyoruz. Artık yeni donanım biçimleri aracılığıyla üç boyutlu mekânı deneyimleme olanağına sahibiz. Bugün, dijital araçlar aracılığıyla üç boyutlu mekânda çalışmamıza izin veren yeni olanaklara sahibiz. Aslında birçok insan için olan şey bu. Yani bu araştırma ve sanal gerçekliğin kendisi onlarca yıldır var ama bu şimdi herkesin kullanımına açık hale geldi. Bu sanki yeni bir şeymiş gibi Metaverse olarak adlandırılıyor fakat biz bunun sadece internetin bir evrimi olduğunu düşünüyoruz. Başka bir deyişle internete üç boyutlu olarak dahil olabiliyoruz.
Elbette internetin üçüncü bir boyut kazanması, mekânsal tarafa online olarak erişebiliyor olmamız, bunun bir mimarlık sorunu haline geldiği ve mekânsal sorunların mimarlık ile çözülmesi gerektiği anlamına geliyor. Ayrıca mekânı keşfetmek için gerçekten inanılmaz fırsatlar da var ama bununla ilgili birçok sorun da var. Bu yüzden aynı anda hem temkinli hem de heyecanlıyız.
Bu dünyaların tasarımında mimarların varlığının iyi, konforlu, kaliteli mekanlar yaratmak için çok önemli olacağını düşünüyoruz. Yaşlandığımızda, sanal alanda çok fazla zaman geçirmeye başlayacağımıza eminim. Ancak, oldukça önemli olduğunu düşündüğümüz bir yanı var. Sanal alanların tasarımı, bir oyunun tasarımına benziyor ya da içinde çok fazla etkileşim ve oyun öğesi barındırıyor. Bu yüzden ilk denemelerde, ilk aylarda veya yıllarda çoğu kişinin düşündüğü gibi bunu oyun gibi düşünmemiz çok doğal.
Elbette binaların tasarlanması gerektiği gibi, mekanların tasarımı hakkında düşünmeye başlamanın önemli olacağını savunuyoruz, ki bu mimarlık burada çok önemli bir arka plan öğesi haline geliyor. Sanal dünya, birçok farklı şeyin gerçekleşmesi için bir bağlam yaratmak için var. Bir video oyununun yaptığı gibi sizi yönlendirmesi gerekmez. Bu yüzden mimari düşüncenin de çok bu mekanların yaratımında çok önemli olabileceğini düşünüyoruz.
Selin Uysal:
Aslında ben de size böyle bir soru sormayı düşünüyordum. Metaverse kelimesinden hoşlanmadığınızı anlıyorum.
Lara Lesmes:
Başka yolu olmadığı için kullanmak zorundayız. Şimdi insanlar buna öyle diyor. Sadece bu şekilde sanal dünyanın yeni bir ürün gibi görünmesini sağladıklarını belirtmek istiyoruz. Ayrıca, bu sadece internet gibi birinin kendi başına kullanabileceği bir şey ama hadi yeni bir şeymiş gibi buna Metaverse diyelim. Herkesin şu anda yaptığı şey bu.
Mimarlık Sanal Dünyada Bağlam Yaratmalı
Selin Uysal:
Yıllardır bu konu üzerine çalışıyorsunuz ama belki de Facebook adını ‘Meta’ olarak değiştirene kadar isimlendirilmedi, bu kadar popüler değildi.Bu konu Facebook ile çok popüler oldu, insanlar "Metaverse'de bir şey keşfettim" demeye başladılar. Bugün farklı bir çok platformda çok sayıda pahalı arazilerin satıldığını görüyoruz. İnsanlar o arazileri satın alıyor ama gördüğüm kadarıyla bu arazilerde mimari, tasarım falan öncelikli değil.
Bu noktada size göre bu arazileri kim tasarlamalı? Mimarlar veya iç mimarlar bu sanal dünyayı tasarlamaya nasıl uyum sağlıyacak? Bu dünyanın tasarımından kimin sorumlu olacağı hakkında ne düşünüyorsunuz?
Fredrik Hellberg:
Evet. Bu disiplinler tarihinde ilginç bir nokta çünkü tarihsel olarak mimarlar yeni teknolojiye dahil olmuş ve bazı durumlarda yeni teknolojiye ihtiyaç duymuşlar. Şu ana kadar, mimarlar, tasarımcılar veya iç mimarlar sanal mekân gelişimine hiç dahil olmadı. Toplumun diğer kesimleri tarafından yani oyun endüstrisindeki veya film endüstrisindeki insanlar tarafından geliştirildi. Tüm araçları, tüm metodolojiyi ve tüm tasarım amacını onlar geliştirdiler. Yani bir bakıma, mimarların veya tasarımcıların bu yeni alanda bir rolü olduğunu ve sunacakları bir şeyleri olduğunu gerçekten umuyoruz ama şu anda durum biraz garip. Çünkü çoğu mimar veya tasarımcı Metaverse’ü, ne olduğunu veya eğitime nasıl başlayacağını bile bilmiyor. Açıkçası, burada mekanların yaratılması ve mimarlık arasında birçok ortak nokta var, ancak sanal alanda da birçok yeni şey var. Bir sanal mekânın, fiziksel bir mekânın sunamayacağı imkanları sunma ihtimali, değil mi? Bu yüzden, ‘decentraland’ gibi yerlerin iyi bir örnek olduğunu düşünüyoruz. Çünkü bunlar en kötü sanal alanlardan bazıları ve sadece öyle oldukları için, para tarafından yönlendiriliyorlar. Bunlar, gerçekten deneyimlenmeleri için değil, ticaret için varlar.
Lara Lesmes:
Bu mecralar için “bahis fırsatları” olarak bir opsiyon diyebiliriz. Belki daha da ilgincidir; demek istediğim, arazi satın alıyorsunuz, belki fiyatları yukarı çıkıyor ve para kazanıyorsunuz. Kumarhanede para kazanmaya benziyor temelde, ama bence pek bir şey vaadetmiyor. Görünüşe göre yeni yeni programlamaya başlıyorlar ve bir şeyler olmaya başlayacak. Sanal gayrimenkul için yapay kıtlık yaratmanın bir biçimi olarak programlamaya başladılar ama bu sadece bir tür kazanç ve ticaret fırsatı yaratmanın bir biçimi diyebiliriz. Oysa daha ilginç örnekler de var. Belki VR Chat gibi sosyal VR platformları gerekli donanıma sahip kişilerin bir araya gelip birlikte dünyayı deneyimlemeleri için tasarlanmış platformlar sunuyor. Motivasyon zaten bu, değil mi? İşte o zaman insanlar birlikte mekân yaratma motivasyonuyla hareket edebilirler ve bence bunlar çok daha ilginç örnekler. Bu noktada çok daha ilginç mimarlık örnekleri de görebiliriz. Çünkü motivasyon gerçekten oraya gelip diğer insanlarla birlikte olmak. Sosyal VR platformlarında gerçekleşen takas veya satış başlangıçta planda yoktu. Aslında motivasyon gerçekten tamamen başkalarıyla bir araya gelebilmek için mekânsal bir bağlam yaratmak. Yani mimariye, mimari tasarıma bakılacak bir yer varsa, bunların sanal emlak siteleri değil, sosyal VR programları olacağını düşünüyorum. Buralarda şu anda çok ilginç bir şey olduğunu düşünmüyorum ama belki yakında olabilir.
Selin Uysal:
Peki şu an bu mimari platformlardaki tasarımları kim(ler) yapıyor ?
Lara Lesmes:
3d modelleyebilen birileri
Fredrik Hellberg:
Aslında dünya bu tür şeyleri yaratma becerisine sahip insanlarla dolu. Bunu yapmak beceri ve belli programları bilmeyi gerektiriyor. Çoğu insan bunu bilmiyor ya da bunu yapan insanların oyun geçmişi veya 3D tasarım oluşturma konusunda geçmişi bulunuyor. Aslında bu da giderek artan bir çeşit reklam ya da oyun denemesi gibi görülüyor. Belli ki, birileri onları tasarlıyor, değil mi? Bence, mimarların ve tasarımcıların bunda bir rolü olacaksa, daha geniş bir yelpazede farklı ifadelere açık olmaları önemli. Ve mimarlar ve tasarımcılar artık mekan yaratabilecek veya nesneler yaratabilecek tek kişi olduklarını iddia edemezler. Sana dünyada diğer birçok alan, belki böyle yerlerde gördüğünüz gibi, “belki o kadar iyi görünmüyorlar ama” başkaları tarafından tasarlanıyor. Eğer mimarlar gelip herkese neyin iyi neyin kötü olduğunu söylemeye başlarlarsa, o zaman bu dünyadaki tasarımcılar mimarları aralarına almayabilirler. Aslında onlarda sanal dünyayı bizim gibi inşa ediyorlar. Yani burada belki mimarlara hiç ihtiyaç olmayabilir, tıpkı bir bina inşa etmek için gerçekten bir mimara ihtiyacınız olmadığı gibi. Muhtemelen bir mimar ile çalışırsanız bina daha iyi olabilir, ancak bir inşaatçı ile de bina inşaa edebilirsiniz.Sanal alanlarda, bu çok daha ileri gitti, mimarlar platformların inşasına hiç dahil olmadılar veya mimarlar bunların nasıl çalıştığını henüz bilmiyorlar. Bu yüzden mimarlar olarak açık ve mütevazi olmamız gerekiyor. Belki orada bir yerimiz ve bir rolümüz var ama kabul edelim ki çoğu mimar bu konuya açık değil.
Lara Lesmes:
Ben de mimarların yapılanlara saygılı olması ve ders çıkarılması gerektiğini düşünüyorum. Bu yüzden, ihlal etmek yerine saygılı bir şekilde, gözlemleyerek ve öğrenerek adım atmanın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Biliyorsunuz, yine sanal alanlarda, bir bina tasarlamak çok farklı, çünkü gerçekten şu anda buna gerek yok. Bu yüzden mimarların söyleyecek bir sözleri ve olana ekleyecek bir katkıları olduğu konusunda kendilerini kanıtlamaları gerekiyor.
Selin Uysal:
Yani bu durumda, Metaverse sonrası mimarinin nasıl değişeceğini soracağım. Mimarlık mesleği üzerinde yıkıcı etkileri olacağını düşünüyor musunuz?
Fredrik Hellberg:
Bence hayır, hayır, hayır, kesinlikle hayır. Çünkü şimdiden birçok mimarın bunu denemeye başladığını ve bunun hakkında düşünmeye başladığını görüyoruz. Bu sadece mekân hakkındaki düşüncelerinizi çeşitlendirmenin yeni bir yolu. Ve tabii ki, biz, Space Popular, bir örneğiz. Şu anda sanal alanlar tasarlayan birçok insan var. Bu yüzden uzun vadede, elbette, sadece olumlu etkisi olabilir. Aynı zamanda bir meslek olarak mimarlığın hiçbir zaman istikrarlı olmadığını görmek de önemli. Mimarlık sürekli değişiyor. Sadece 150 yıl önce, dünyanın pek çok yerinde bir meslek olarak mimarlık yoktu. Mimarlık tarihsel olarak nispeten yeni bir meslek, genellikle mimarlar ya da bir bina tasarlayabilecek başka birileri vardı. Mimarlığı 20. yüzyılın ortalarında veya 50'lerde, 60'larda zirvede olarak görebilirsiniz. Mimarlar savaştan sonra modern dünyayı inşa etmeye gerçekten dahil olduklarında, belki bu meslek için bir zirveydi ama artık zirvede değiliz. Dünya sürekli değişiyor. İşler de değiştiği için bu normal. Ayrıca, giderek daha fazla insan hayatlarını gerçekten sanal dünyaya dahil etmeye başladığında, sanal alanların veya Metaverse’ün hükümetler tarafından kaçınılmaz olarak düzenlemeye başlayacağını söyleyebiliriz. Buranın gerçekten çok önemli olacağını düşünmeye başladığınızda belki daha büyük şirketlere yönelirler. Onlarca yıl içinde oyun şirketleri yerine mimarlar gibi mekânı tasarlayan insanlara gidebilirler. Belki önümüzdeki 10 ila 30 yıl içinde ya da buna benzer bir zamanda, mimarların Metaverse ile çok alakalı hale geldiği bir an olabilir.
Meta 10 Yıl Sonra Mobilya Şirketi Olabilir
Selin Uysal:
Bu durumda, sanırım yeni bir mimarlık unvanları ortaya çıkacak, 'Metaverse mimarları' veya bilmiyorum, 'sanal tasarımcılar' gibi...
Lara Lesmes:
Demek istediğim, ayrım yapmanın bir anlamı olduğunu düşünmüyorum. Dürüst olmak gerekirse, genellikle peyzaj ve peyzaj dışı diyeceğim alanlarda dışında pek bir fark görmüyorum çünkü peyzaj için gerçekten çok özel bir donanıma sahip olmak gerektiğini düşünüyorum. Burada bile, bağlamı anlamanın ve kimin hangi beceri setine sahip olduğu konusu fark yaratacak. Metaverse’e gelince, etiketlerin ne kadar yararlı olacağından emin değilim. Çünkü farklı nedenlerle farklı türde mimarlara ihtiyaç duyacaksınız. Tabi bu şu an yeni bir uzmanlaşma biçimi olabilir gibi görünüyor ve şimdiden kendilerine 'Metaverse mimarları' diyen insanlar var...
Fredrik Hellberg:
İnsanlar bunu, belirli bir yerlerde olduğu gibi, o sırada neyin popüler olduğuna bağlı olarak kendilerini adlandırarak yapacaklar. Bir sahil evi mimarı olduğunuzu söylüyorsanız, muhtemelen sahil evi projeleri almayı bekleyebilirsiniz. Aynı şekilde, açıkçası şimdi bu son zamanlarda çok popüler olduğundan, birçok uygulamada da gördüğümüz gibi, bazı mimarlar özellikle kendilerini Metaverse Mimarı olarak yeniden adlandırıyorlar çünkü bu tip projeleri almak için cazip olmaya çalışıyorlar. Muhtemelen doğal olarak, sadece sanal ortamda çalışan bazı insanlar ve her ikisini de yapan bazı insanlar olacaktır. Elbette, mümkün olduğu kadar çok insanın her ikisini de yapacağını umuyoruz çünkü herhangi bir sanal deneyim her zaman hem fiziksel gerçeklikte hem de sanal gerçeklikte var olacak çünkü bir kulaklık takıyor olsanız bile vücudunuz her zaman fiziksel dünyada olacak. Bu nedenle ideal olarak hem görsel olarak nerede olduğunuzu hem de vücudunuzun aynı anda nerede olduğuyla ilgili tasarım düşüncelerimiz var. Tabii ki, şimdi tüm donanımların tasarımının oyuncular, tasarımcılar veya mimarlar tarafından değil teknoloji şirketleri tarafından tasarlandığını görüyoruz. Şu an bunun genellikle herhangi bir önemi bulunmuyor. Ürünü bir kutuya koyup evinize gönderiyorlar, bu kadar! Sonra takıyorsunuz ve tüm sanal dünyayı o cihaz ile deneyimliyorsunuz. Evinizin buna uygun olup olmadığı önemli değil. Meta gibi şirketlerin ve diğer birçok kişinin, bu projenin bir parçası olan insanların, kullanıcıların evlerinin bu deneyime uygun olması hakkında gerçekten düşünmeye başladıklarını görüyoruz. Yani 10 yıl sonra Meta bir mobilya şirketi olursa şaşırmam.
Selin Uysal:
Bir başka konu ise işin ahlaki yanı. Sanal ortamın altyapısındaki sivil portallar için sekiz öneri yayınladınız. Her birinin çok önemli olduğunu söylemeliyim ama sizden aralarından üçünü seçmenizi istesem, hangilerini seçersiniz ve neden?
Fredrik Hellberg:
Sanırım, “kentsel, kapsayıcı ve ucuz” üçlüsünü seçerdim.
Fredrik Hellberg:
Tüm insanların veya mümkün olduğu kadar çok insanın buna erişmesinin daha önemli olduğunu düşündüğümüz için ilk olarak kapsayıcı olmayı seçerim. Sanal dünyanın ne kadar süper göründüğü ve bunu deneyimlemenin ne kadar inanılmaz bir his olduğu, insanların bu dünyaya erişmesinden daha az önemli. İnternetin ilk zamanlarını düşünün. İnterneti kullanabilmemiz için öncelikle bilgisayarın olması gerekiyordu ama bilgisayarlar çok pahalıydı. Sonra devlet (en azından benim büyüdüğüm yerde), kütüphanelere bilgisayar koydu. İnsanlar ilk olarak interneti burada deneyimledi. Başta kütüphane masası ve üç ucuz bilgisayar getirdiler. Amaç internete erişimi sağlamaktı. Yani kapsayıcı bir şekilde mümkün olduğu kadar çok insanın buna ulaşmasıydı ama sanal dünyada durum böyle değil. Hükümetlerin VR kulaklıkları satın aldığını ve bize gönderdiğini görmüyoruz. Belki bunu yapmalılar ama şu an listede yukarıda olmadığı kesin.
İkinci olarak kentin bir çeşit kentsel altyapısı olması gerekiyor. Bu dünyanın farklı yerlerinde sorun olan bir şey değil tabi ki. Belki hükümetin Metaverse’ü kontrol etmesini istemezsiniz ama hükümetlerin düzenleme ve düşünme örneklerini görmeye başlamamız gerekiyor. Metaverse, her şeyin buradaki tüm paraya sahip şirketler tarafından kontrol edildiği tamamen özgür bir dünya.
Üçüncüsü, ucuzluk, bu aynı zamanda kapsayıcılık ve güvenilirliği kapsayan bir önerme. İnanılmaz görünen ve sergilerimize çok benzeyen sanal dünyalar yaratmak burada çok kolay. Çok kaliteli bir VR kulaklığınızın ve güçlü bir bilgisayarınızın olması yeterli fakat bunların gelecekte çok fazla enerji tüketeceğini düşünüyoruz. Bu yüzden ucuz olmaları gerekiyor. Yani internet bağlantısının çok güçlü olmadığı yerlerden erişilebiliyor, ucuza satın alınabiliyor olmalılar. Demek istediğimiz, rekabet gücünü elinde tutan poligonların olmaması gerekiyor.
Selin Uysal:
Anlıyorum, bunların hepsi birbirine bağlı. Lara bu konuda ne düşünüyorsun? Fredrik ile aynı fikirde misin ?
Lara Lesmes:
Daha fazla konuşabiliriz, ama aynı fikirdeyim.